
Filmin adının içinde bulunan "çocuk" kelimesi çok şey anlatıyor aslında. Savaş, 8 yaşındaki Bruno' nun gözünden bakılarak anlatılıyor, tüm saflığıyla...
2. dünya savaşı sırasında, asker babası yüzünden taşınmak zorunda kalan Bruno yeni evlerine, ortamına alışmaya çalışır.Ancak burası onun için hapisane gibidir ve evinin dışına çıkması yeni insanlarla tanışması yasaktır. Bu durumdan çabuk sıkılır ve bahçelerindeki ağaca eski araba lastiğinden salıncak yaptırır. Ancak bu onun için yeterli olmaz. Yeni bir arkadaş edinmek ve onunla oyunlar oynamak ister. Dışarı çıkması yasakken ve kapıda askerler varken bu hayalinin imkansız olduğunu farkındadır.
Derken evin bodrumunda tırmanıp dışarı çıkabileceği bir pencere bulur. Artık özgürdür. Doğa onun için yeni bir mekandır ve bunukimseye söylemez.Gizli gizli evden kaçarak dolaşmaya başlar ve şüphe uyandırmadan evine döner. Bir gün Yahudileri hapsettikleri kampta, kalabalıktan uzaklaşıp beton yığının arkasında saklanarak yaşayan Yahudi çocuk Shmuel ile tanışır.Artık Bruno'nun yeni bir hayatı vardır, mutludur. Bruno ve Shmuel 'in oyunlarını, konuşmalarını filmin şok edici (kampta bulunan tüm Yahudilerle birlikte fırına atılarak ve üstlerine asit dökülerek yanmaları) sonucu hala unutamıyorum.. Film bile olsa gerçekten yola çıkılarak anlatılan bu hikaye insan olarak beni derinden etkilemişti..
Eminim seyreden herkes benim gibi üzülecektir ve düşünecektir...
Bu yapılan saldırının karşılığı en ağır bir şekilde verilmeli... Hemde bir an önce....